Subscribe Us

header ads

Adalet İle Aldatmak!..

Son on yılımıza kâbus gibi çöken AKP hükümetinin ilk icraatlarından birisinin, aldatmayı yasal hale getirdiğini bilmeyenler aldanıyor. Zinayı suç olmaktan çıkaran AKP sayesinde aldatmak aynı zamanda “intikam alma” olarak benimsendi. Kocasının kendisini aldattığını düşünen kadın eşinden intikam almak için aldatmayı meşru hak olarak algılamaya başladı. Öylesine prim yaptı ki aldatmak...
Seçim meydanlarında bol keseden vaatte bulunanlar, halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin yıldızı parlıyordu. Ne de olsa müsaitti vatandaş aldatılmaya... Odun - kömür, makarna - bulgur, deterjan - yağ derken, fonlardan ödenen aylık cep harçlıklarıyla oylarına ipotek kondu insanımızın. “Allah devlete - millete zeval vermesin” duasının yerini “belediye başkanımızı başımızdan eksik etmesin!” temennisi aldı. Sokaktaki vatandaş babasının cebinden ödüyor zannettiği yardımların yandaş şirketlerin şişirilmiş faturalarıyla devletin hazinesinden karşılandığını bilmiyordu nasıl olsa... “Üzümünü ye, bağını sorma” zihniyeti yerleştirildi önce...


“Tüyü bitmedik yetim hakkı” yerini çoktan “devletin malı deniz, yemeyen domuz” a terk etmiş. “Fakir - fukara, garip - guraba” tekerlemesiyle, “o alıyor da ben niye almayayım” rekabetiyle ihtiyacı olan da, olmayan da “aldatma” kuyruğuna girmekte beis görmedi...
Dayak yiye yiye dövmeyi öğrenenin gayreti ile aldatıla aldatıla aldatmayı becerebilmek için hukuk da feda edildi sonunda. “Yalancı şahitler kahvesi” ne benzer özel bürolar kurulmaya başlandı. Aldığı para karşılığında hâkim huzurunda “anam avradım olsun” diye yemin eden yalancı tanıklar, bu defa “gizli tanık” sıfatıyla aldatmanın kuryesi yapıldı. Aralarında beyaz kadın tüccarlığından, tecavüzden, hırsızlık - dolandırıcılık, cinayet gibi onlarca sabıkası olan tetikçiler tespit edilip, özel yetkili mahkemelere postalandı... Yalanın, iftiranın vergisi, algısı, fişi - faturası olmadığı için boş meydanda sallandıkça sallandılar.

Ne de olsa son on yılda “yalancı şahitlik”ten bir Allah’ın kulu yüce mahkemelerimiz tarafından cezalandırılmamıştı.
Kılıçdaroğlu’nun “Silivri Toplama Kampı” dediği yer, “Adalet ile aldatmanın” sembolü haline geldi sonunda. Sehven yapılan yüklemeler ve digital terör ile toplumun en saygın kesiminin bireyleri üç yılı doldurup dördüncü yılını demir parmaklıklar arkasında tamamlıyor ama seslerini duyuramıyorlardı. Tiyatro sahnesini aratan adalet arayışlarına tanık olurken GENAR Araştırma şirketinin raporunu okudum. “Türk halkının yüzde 67,6’sı adil yargılanacağına inanmıyor” ibaresine bastım kahkahayı...

Geri kalan yüzde 32,4’lük kesimin adalete olan inancını hangi ölçü ile bulmuşlar bilmem. Matematikten hep ikmale kalırdım. Sınıfı geçmek için ezberlediğim formülleri halen unutmuş değilim. Söz konusu yüzde 32,4’lük kesimin parmak hesabı ile bırakın adliyenin kenarından geçmeyi karakolun sokağını bilmediği sonucunu çıkardım.
Siz bu satırları okurken ben yine “adalet” in izini sürmek için Silivri’de olacağım. “Adalet ile aldatmak” oyunundan sahneleri kafama paslı çiviler çakılana kadar seyredeceğim. Bu arada tecavüze uğrayıp kaçmak isterken kamyon altında kalıp yoğun bakımda tedavi gören “Adalet Kederli” adlı vatandaşımızın hayati tehlikesi devam ediyor. Allah şifa versin. Duanızı esirgemeyiniz...
Yavuz Selim Demirağ