Kürtler ne istiyor?
Ayrı bir devlet mi istiyorlar? Özerklik mi istiyorlar?
Ayrı devlet istiyorlar fakat şuursuzca batıya göç edip, buralarda ev arsa alıyor, işyeri açıyor yatırım yapıyorlar. Hiçbiri, hayalini kurduğu kürdistan’ın düşlerindeki şehirlerinden birisinde yaşamıyor, tatil için bile olsun oralara gitmiyor. Kürdistan diye bir devlet kurulmuş olsa bile, onlar Türkiye’de kalacak olan şehirleri tercih ediyorlar. Doğuda bir kürt devleti olsun fakat kürtler Türkiye’ye de istediği gibi girip çıksın, mal mülk edinsin, dilediği gibi girip çıksın istiyorlar.
Farz edelim ki o devlet kuruldu. Türkler batıda bir tane olsun kürt bırakacak mı? Evini işini elinden alıp kafasını koparmayacak mı?
Evet yapacak. Ki bunda da sonuna kadar haklıdır.
Hem Türk toprağını parçalayacak, hem de o topraklarda istediğiniz gibi at koşturacaksınız. Böyle bir olasılığı düşünmek bile yersizdir.
Örneğin Hakkârili bir kürt, eğitim, iş vs. sebeplerle batıya geldiği zaman, can güvenliğinden hiçbir endişe duymuyor. Böyle bir endişesi olmadığı için Türkiye’nin dört bir yanına gidiyor yerleşiyor geziyor. Ancak batıda yaşayan herhangi bir Türk, zorunlu hizmet vs. nedenlerle doğuya gittiği zaman ailesiyle vedalaşıyor. Çünkü can güvenliği yok, çünkü öldürüyorlar.
Kürtler batıda rahatça dolaşırken, Türkler kürtlerin yoğun olduğu illere can güvenliği olmadığı için gidemiyor. Sonra kalkıp kardeşlik nutukları atıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür.
Ve yine örneğin; kürdün birisi İstanbul’da, Ankara’da Aydın’da vs. yerlerde dükkan açıp ismini heval beritan baran havin gibi kürt isimleri koyup, rahatça esnaflık yapıyor. Büyük kısmı buradan kazandığı parayı terör örgütüne aktarıyor. Bunun tam tersini düşünelim. Şırnak’ta, Gökbörü, Göktürk, Turan, İlteriş gibi isimlerle dükkan açtığınızı farz edin. Edemezsiniz. Sivil giden vatandaşları bile öldüren mahlûkların, dükkân açmaya izin vereceğini düşünmek aptallıktır. Televizyonda gazetede kürt seviciliği yapan entel soytarı takımının hiçbiri ömründe bir kürtle karşılaşmamıştır. Ola ki kırmızı ışıkta yol kenarında görmüş olsun, kafasını çevirir.
Buradan çıkacak sonuç şudur ki, kardeşlik falan yoktur. Kürtlerin en çok kullandığı kelime “barış” olmasına rağmen, bu tanıma en uzak olan da yine kürtlerdir. Elinde keleşle sokaklarda dolaşan, askeri polisi öğretmeni katleden güruhun barışla nasıl bir bağı olabilir?
Okulları yakıyorlar, otobüsleri yakıyorlar, şantiyeleri, iş makinelerini yakıyorlar ve sonra barıştan bahsediyorlar. Bunlar zannediyor ki; her haltı yaptıktan sonra eğer “barış kardeşlik hak hukuk” dersek, üzerimize kimse suç atamaz, aklanırız diye düşünüyorlar.
“Ayrımcılık yapılıyor” diyorlar.
Evet yapılıyor. Ancak bu ayrımcılık pozitif bir ayrımcılıktır. Kürtler, Türklerin hiç olmadığı kadar ırkçı ve birbirine tutkunlar. Bu nedenle; bir kürt herhangi bir işe girse, altı ay sonra o işyerini kürtlerle dolduruyor. Herhangi bir eve taşınsa, binayı kürtlerle dolduruyor.
Devlet kademelerinde Türklerden çok kürt var. Bürokrat, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı her şey oldular.
Kürtlerin, Alevilerle beraber aynı kategoride gösterilmesi ve eziliyor diye edebiyat yapılması da yüzsüzlüktür. Kürtler bu ülkede her şey olabilmişken, Alevilerin henüz böyle bir hakkı yoktur. Aleviler hâlâ bu ülkede hiçbir şey olamamaktadır. Devletin kürtlerle mezhep mezhep bağı vardır çünkü.
MİT başkanının bile kürt olduğu bir ülkede, kürdü kim ezebilir?
Dört işlemi yapmaktan aciz insan görünümlü bir yığın mahlûkat, ODTÜ Boğaziçi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde okuyor. Üniversiteyi nasıl kazandığı da ayrı bir muamma olmasına rağmen, vizeydi finaldi hiç uğraşmadan aynı muammayla mezun oluyorlar. Birçok üniversitenin rektörü, dekanları yöneticileri açık açık destekliyor bunları. Kampüslerde istedikleri gibi bölücü propaganda yapıyorlar. Bunda solcuların büyük payını da unutmamak gerek. Türk çocuklarının eğitim hakkını elinden alıyorlar. Amfilere sokmuyorlar, taciz ediyorlar.
Yasadışı işlerin neredeyse tamamı kürtlerin elinde. Uyuşturucu, silah ticareti, kaçakçılık ve daha onlarca suç grubu kürtlerin elinde.
Kürt milliyetçilerinin partisi olan HDP’nin, Türk Milliyetçilerinin partisi olduğu iddia edilen partiden daha fazla milletvekili var.
HDP dışında bütün partilerde fazlasıyla kürt milletvekili var. Eğer oran orantı yapacak olursak; meclisteki kürt oranı, Türklerden daha fazla bile çıkabilir. Bakanlar Kurulu’nda böyledir meselâ.
Küçük Emrah alışkanlığıyla her zorlukta, “bize kürt olduğumuz için böyle davranılıyor, bizi kürt olduğumuz için sevmiyorlar” diye ezik edebiyatı yapıyorlar.
Bu külliyen yalandır.
Suçlu oldukları her şeyde, zihinlere soktukları ezik imajı sayesinde hep üste çıkıyorlar. Her türlü nimetten fazlasıyla faydalanmalarına rağmen yine de “devlet bize bakmıyor” demeye devam ediyorlar. Kürtlerin Türklere yaptığını, başka milletler başkalarına yapmış olsa soyunu kuruturlardı.
Oysa Türkler hâlâ kürtleri bağrına basmaktadır. Açıkça millet olarak Stockholm Sendromuna yakalandığımız doğrudur.
Biz de fakiriz, Anadolu’nun ortasında yaşamamıza rağmen, devletin bütün imkanlarından yoksunuz. Yolumuzu, kanalizasyonumuzu kendimiz yaptık, Cemevimizi kendimiz yaptık. “Dövlet bizler bahmiyy” diyerek dağa çıkmadık, askeri polisi vurmadık. Bize okuma yazmayı öğreten öğretmeni, hayatımızı kurtaran doktoru hemşireyi, toprağı ormanı incelemeye gelen mühendisi öldürmedik.
İlçeye, ile götürmek için gelen otobüsü içindekilerle beraber yakmadık. Pazar yerlerine, kalabalık caddelere bomba koyup patlatmadık.
Suçlu biz miyiz?
Yoksa kürtler çok mu akıllı? Ekmeğini yediği devlete, üstünde barındığı toprağa, altında durduğu bayrağa, kendisini yüzlerce yıldır himaye eden millete ihanet edip, karşılığında ödül mü bekliyor?
İyi kürtler de var mı?
Kürt ırkçısı olan HDP’nin, henüz pkk’ya “terör örgütü” demediği, mitinglerinde boy boy Öcalan posterlerinin olduğu, atacağı her adımda bir İmralı bir Kandil’e sorduğu, parti liderlerinin her fırsatta “Öcalan bizim liderimiz dediği” bir ortamda iyi kürtler var mı gerçekten?
Sokaktaki herhangi bir insan pkk’ya Öcalan’a küfredince, bunu duyan kürdün içi nefretle dolmuyor mu sanıyorsunuz?
“Ben ayrı devlet istemiyorum, hepimiz kardeşiz” diyen kürdün, sohbetin ilerleyen dakikalarında ” ama okullarda kürtçe de okutulsa, anayasada kürt tanımı da yer alsa, belediyelerimizin daha fazla yetkisi olsa iyi olur” dediği bir ortamda gerçekten iyi kürtler de var mı?
Hemen her kürdün aile veya akraba çevresinden dağa çıkmış gebermiş veya bir süre sonra geberecek olan birileri mutlaka var. Devlete kurşun sıkan soysuza üzülen, onun için endişe duyan, ölmemesi için dua eden, amacına ulaşmasını içten içe dileyenlerin olduğu bir ortamda gerçekten iyi kürtler de var mı?
Kimse ona sormadığı halde, gerek olmadığı durumlarda bile “ben kürdüm” diye üstüne basa basa söyleyen yığınların olduğu bir ortamda iyi kürtler de var mı?
Evet, üstüne basa basa “ben kürdüm” diyorlar. Faşist ırkçı gibi yaftalar yememek için, kendimizi ezik durumuna düşürüyor ve “ne önemi var hepimiz kardeşiz” demek zorunda kalıyoruz.
Ayrı bir devlet mi istiyorlar? Özerklik mi istiyorlar?
Ayrı devlet istiyorlar fakat şuursuzca batıya göç edip, buralarda ev arsa alıyor, işyeri açıyor yatırım yapıyorlar. Hiçbiri, hayalini kurduğu kürdistan’ın düşlerindeki şehirlerinden birisinde yaşamıyor, tatil için bile olsun oralara gitmiyor. Kürdistan diye bir devlet kurulmuş olsa bile, onlar Türkiye’de kalacak olan şehirleri tercih ediyorlar. Doğuda bir kürt devleti olsun fakat kürtler Türkiye’ye de istediği gibi girip çıksın, mal mülk edinsin, dilediği gibi girip çıksın istiyorlar.
Farz edelim ki o devlet kuruldu. Türkler batıda bir tane olsun kürt bırakacak mı? Evini işini elinden alıp kafasını koparmayacak mı?
Evet yapacak. Ki bunda da sonuna kadar haklıdır.
Hem Türk toprağını parçalayacak, hem de o topraklarda istediğiniz gibi at koşturacaksınız. Böyle bir olasılığı düşünmek bile yersizdir.
Örneğin Hakkârili bir kürt, eğitim, iş vs. sebeplerle batıya geldiği zaman, can güvenliğinden hiçbir endişe duymuyor. Böyle bir endişesi olmadığı için Türkiye’nin dört bir yanına gidiyor yerleşiyor geziyor. Ancak batıda yaşayan herhangi bir Türk, zorunlu hizmet vs. nedenlerle doğuya gittiği zaman ailesiyle vedalaşıyor. Çünkü can güvenliği yok, çünkü öldürüyorlar.
Kürtler batıda rahatça dolaşırken, Türkler kürtlerin yoğun olduğu illere can güvenliği olmadığı için gidemiyor. Sonra kalkıp kardeşlik nutukları atıyorlar. Bu ikiyüzlülüktür.
Ve yine örneğin; kürdün birisi İstanbul’da, Ankara’da Aydın’da vs. yerlerde dükkan açıp ismini heval beritan baran havin gibi kürt isimleri koyup, rahatça esnaflık yapıyor. Büyük kısmı buradan kazandığı parayı terör örgütüne aktarıyor. Bunun tam tersini düşünelim. Şırnak’ta, Gökbörü, Göktürk, Turan, İlteriş gibi isimlerle dükkan açtığınızı farz edin. Edemezsiniz. Sivil giden vatandaşları bile öldüren mahlûkların, dükkân açmaya izin vereceğini düşünmek aptallıktır. Televizyonda gazetede kürt seviciliği yapan entel soytarı takımının hiçbiri ömründe bir kürtle karşılaşmamıştır. Ola ki kırmızı ışıkta yol kenarında görmüş olsun, kafasını çevirir.
Buradan çıkacak sonuç şudur ki, kardeşlik falan yoktur. Kürtlerin en çok kullandığı kelime “barış” olmasına rağmen, bu tanıma en uzak olan da yine kürtlerdir. Elinde keleşle sokaklarda dolaşan, askeri polisi öğretmeni katleden güruhun barışla nasıl bir bağı olabilir?
Okulları yakıyorlar, otobüsleri yakıyorlar, şantiyeleri, iş makinelerini yakıyorlar ve sonra barıştan bahsediyorlar. Bunlar zannediyor ki; her haltı yaptıktan sonra eğer “barış kardeşlik hak hukuk” dersek, üzerimize kimse suç atamaz, aklanırız diye düşünüyorlar.
“Ayrımcılık yapılıyor” diyorlar.
Evet yapılıyor. Ancak bu ayrımcılık pozitif bir ayrımcılıktır. Kürtler, Türklerin hiç olmadığı kadar ırkçı ve birbirine tutkunlar. Bu nedenle; bir kürt herhangi bir işe girse, altı ay sonra o işyerini kürtlerle dolduruyor. Herhangi bir eve taşınsa, binayı kürtlerle dolduruyor.
Devlet kademelerinde Türklerden çok kürt var. Bürokrat, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı her şey oldular.
Kürtlerin, Alevilerle beraber aynı kategoride gösterilmesi ve eziliyor diye edebiyat yapılması da yüzsüzlüktür. Kürtler bu ülkede her şey olabilmişken, Alevilerin henüz böyle bir hakkı yoktur. Aleviler hâlâ bu ülkede hiçbir şey olamamaktadır. Devletin kürtlerle mezhep mezhep bağı vardır çünkü.
MİT başkanının bile kürt olduğu bir ülkede, kürdü kim ezebilir?
Dört işlemi yapmaktan aciz insan görünümlü bir yığın mahlûkat, ODTÜ Boğaziçi gibi Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde okuyor. Üniversiteyi nasıl kazandığı da ayrı bir muamma olmasına rağmen, vizeydi finaldi hiç uğraşmadan aynı muammayla mezun oluyorlar. Birçok üniversitenin rektörü, dekanları yöneticileri açık açık destekliyor bunları. Kampüslerde istedikleri gibi bölücü propaganda yapıyorlar. Bunda solcuların büyük payını da unutmamak gerek. Türk çocuklarının eğitim hakkını elinden alıyorlar. Amfilere sokmuyorlar, taciz ediyorlar.
Yasadışı işlerin neredeyse tamamı kürtlerin elinde. Uyuşturucu, silah ticareti, kaçakçılık ve daha onlarca suç grubu kürtlerin elinde.
Kürt milliyetçilerinin partisi olan HDP’nin, Türk Milliyetçilerinin partisi olduğu iddia edilen partiden daha fazla milletvekili var.
HDP dışında bütün partilerde fazlasıyla kürt milletvekili var. Eğer oran orantı yapacak olursak; meclisteki kürt oranı, Türklerden daha fazla bile çıkabilir. Bakanlar Kurulu’nda böyledir meselâ.
Küçük Emrah alışkanlığıyla her zorlukta, “bize kürt olduğumuz için böyle davranılıyor, bizi kürt olduğumuz için sevmiyorlar” diye ezik edebiyatı yapıyorlar.
Bu külliyen yalandır.
Suçlu oldukları her şeyde, zihinlere soktukları ezik imajı sayesinde hep üste çıkıyorlar. Her türlü nimetten fazlasıyla faydalanmalarına rağmen yine de “devlet bize bakmıyor” demeye devam ediyorlar. Kürtlerin Türklere yaptığını, başka milletler başkalarına yapmış olsa soyunu kuruturlardı.
Oysa Türkler hâlâ kürtleri bağrına basmaktadır. Açıkça millet olarak Stockholm Sendromuna yakalandığımız doğrudur.
Biz de fakiriz, Anadolu’nun ortasında yaşamamıza rağmen, devletin bütün imkanlarından yoksunuz. Yolumuzu, kanalizasyonumuzu kendimiz yaptık, Cemevimizi kendimiz yaptık. “Dövlet bizler bahmiyy” diyerek dağa çıkmadık, askeri polisi vurmadık. Bize okuma yazmayı öğreten öğretmeni, hayatımızı kurtaran doktoru hemşireyi, toprağı ormanı incelemeye gelen mühendisi öldürmedik.
İlçeye, ile götürmek için gelen otobüsü içindekilerle beraber yakmadık. Pazar yerlerine, kalabalık caddelere bomba koyup patlatmadık.
Suçlu biz miyiz?
Yoksa kürtler çok mu akıllı? Ekmeğini yediği devlete, üstünde barındığı toprağa, altında durduğu bayrağa, kendisini yüzlerce yıldır himaye eden millete ihanet edip, karşılığında ödül mü bekliyor?
İyi kürtler de var mı?
Kürt ırkçısı olan HDP’nin, henüz pkk’ya “terör örgütü” demediği, mitinglerinde boy boy Öcalan posterlerinin olduğu, atacağı her adımda bir İmralı bir Kandil’e sorduğu, parti liderlerinin her fırsatta “Öcalan bizim liderimiz dediği” bir ortamda iyi kürtler var mı gerçekten?
Sokaktaki herhangi bir insan pkk’ya Öcalan’a küfredince, bunu duyan kürdün içi nefretle dolmuyor mu sanıyorsunuz?
“Ben ayrı devlet istemiyorum, hepimiz kardeşiz” diyen kürdün, sohbetin ilerleyen dakikalarında ” ama okullarda kürtçe de okutulsa, anayasada kürt tanımı da yer alsa, belediyelerimizin daha fazla yetkisi olsa iyi olur” dediği bir ortamda gerçekten iyi kürtler de var mı?
Hemen her kürdün aile veya akraba çevresinden dağa çıkmış gebermiş veya bir süre sonra geberecek olan birileri mutlaka var. Devlete kurşun sıkan soysuza üzülen, onun için endişe duyan, ölmemesi için dua eden, amacına ulaşmasını içten içe dileyenlerin olduğu bir ortamda gerçekten iyi kürtler de var mı?
Kimse ona sormadığı halde, gerek olmadığı durumlarda bile “ben kürdüm” diye üstüne basa basa söyleyen yığınların olduğu bir ortamda iyi kürtler de var mı?
Evet, üstüne basa basa “ben kürdüm” diyorlar. Faşist ırkçı gibi yaftalar yememek için, kendimizi ezik durumuna düşürüyor ve “ne önemi var hepimiz kardeşiz” demek zorunda kalıyoruz.
Daha çok yazılır ama kimse ibret almadıktan sonra, uyanmadıktan sonra ne desek boş..
Ne günlere kaldık ey hünkâr,
Eşek vezir oldu katır mühürdar…
Ne günlere kaldık ey hünkâr,
Eşek vezir oldu katır mühürdar…