Subscribe Us

header ads

Gökalp'ten Öcalan'a, (Türkmenlerin Kürtleşmesi)

Kürtçe ya da Zazaca konuşan Türkmenler’in varlığını yadsıyanlar arasında Türkmen aşiretlerinin Kürtleşmesi gerçeğini kabul etmeyen bir anlayışa sahipler. Bu düşünce sahipleri Kürt aşiretlerinin Türkleşmesini kabul ederler. Ama tersini Türk aşiretlerinin Kürtleşmesini kabul etmezler. Türkmen aşiretlerinin Kürtleşerek Zazaca ya da Kurmanci öğrenerek varlıklarını sürdürdüklerini kabul etmezler. Onların aslında Kürt ya da Zaza olduklarını varsayarlar.
Halbuki bu olay tarihte çeşitli olaylarda olduğu gibi sosyolojik olarak mümkündür. Çeşitli millet ve milliyetlerin tarihte sıkça dil değiştirdikleri görülmüştür. Resmi dilleri İngilizce olan Hindistan, Pakistan hiçbir zaman İngiliz olmamışlardır. Tarih boyunca Türkler’de çok dil değiştirmişlerdir. Dil değiştirmek milliyetini de değiştirmek anlamına gelmez.


Ziya Gökalp(1); “Türkmenler’e dair yaptığım tetkikatten çıkan neticeye göre, bir çok yerlerde Türkmen aşiretleri Kürtleşmiştir. Mesela Diyarbekir’de Karacadağ’da yaşayan “Türkan/Terkan” (Kürtçe:Türkmenler) aşiretinin bütün fertleri Oğuv ilinin Beydili boyuna
mensup halis Türk olduğunu bilirler. Bununla beraber, Türkçe’yi unutarak onun yerine Kürtçe’yi ikame etmişlerdir. Bu aşiretlerden Karakeçili aşireti ise, Osmanlılar’ın ecdadı Kayı boyu ile akrabalık iddiasında bulunmakla beraber kendilerini Kürt zannetmektedirler.” Ziya Gökalp bu konuya ilişkin adı geçen kitapta sayısız örnek vermektedir. Bir örnekte de;
“Yine Siverek’te Bucak isminde bir nahiye vardır. Ki Zazaca konuşur. Halbuki Lazkiye’de Bucak ve Bayır ismindeki nahiyeler Türkçe konuşur” diye yazıyor.

Ziya Gökalp’in bu konudaki tespitlerine yıllarca karşı çıkan, savaş açanlar bakın şimdi neler yazıyorlar. Aşağıdaki yazılanlar da Abdullah Öcalan’ın(2) savunmasından; “Türkmen akınlarının XI. Yüzyılda Kürtler’in yoğun yaşadıkları coğrafyaya akın etmeleri iki halk arasında yoğun bir kaynaşmaya yol açtı. Kürtler’in nisbeten yerleşik konumları bu yüzyıllarda daha çok Türk boylarının erimelerine yol açıyordu.” diyen Öcalan yazının devamında; “Türk üst tabakaları, yerel siyasal kültürle bütünleşip çoğunlukla hakim olurken, alt tabaka daha çok Kürtler içinde erimeyi yaşıyordu” açıklamasında bulunuyor.

Türk basınında “Kürtleşmiş Türk” ya da “dağlı Türk” ifadelerine Kürtçülük adına yıllarca karşı çıkıp dalga geçenlere bakın Öcalan Türkler’in Kürtleşmesi’nde olduğu gibi ne cevap veriyor:“Kürt-Türkü veya Türk Kürdü böyle oluşuyor. Belirgin bir özellik olarak bunu sürekli göz önüne getirmek, sağlam objektif değerlendirmeler için büyük önem taşır. Türk-Kürt kardeşliğine böyle bilimsel yaklaşmak büyük önem taşır.”

Bugüne kadar Ziya Gökalp ya da o çizgide bu konuyu savunanlara ırkçı, Türkçü vs. diyenlere karşı Öcalan artık “Bilimsel yaklaşım” adını veriyor.
Böylece; Kürtçe ya da Zazaca konuşan Aleviler’in süreç içinde bu dilleri öğrenebildiği onların aslen Türkmen olabilecekleri en azından sosyolojik olarak kabul edilebilmelidir. Kürt meselesini en radikal bir söylemle savunan Abdullah Öcalan bile bu tespitlere katılıyor.
Cemal Şener, Alevilerin Etnik Kimliği

1- Ziya Gökalp, Kürt Aşiretlerinin Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Sosyal Yayınları, 1992.
2- Abdullah Öcalan, Savunma, Mem Yayınları, İstanbul 1999.

Yorum Gönder

0 Yorumlar