Subscribe Us

header ads

İstiklal Mahkemeleri Kurulmalıdır

İdam cezasının kaldırıldığı, müebbet hapis cezalarının iyi hal, infaz yasası, içeride bulunan süre, zırt bırt getirilen af kanunlarıyla bir kaç senede düştüğü ülkemizde artık hukuk katledilmiş savcılar ve hâkimler verdikleri  kararlarla milleti çileden çıkarmaktadır. Bağımsız olması gereken yargı tam da göbeğinden iktidara ve onun sözcülerine bağlıdır. Öyle ki iktidarın istemediği hiç bir karar çıkmamakta, aksi karar verenler ise çeşitli soruşturmalara, takibatlara, görevden alınma ve uzaklaştırmalara uğruyor. İktidarın demir yumruğu sürekli üzerlerindebalyoz gibi bir inip bir kalkıyor.
İşlenen suçlara karşı uygulanan yaptırımların küçük ve kısa süreli olmasından ötürü,  ne kadar suçlu veya suça meyilli şahıs varsa “nasıl olsa yaptırımı yok” diyerek suç işlemeye teşvik edilmektedir. Hal böyleyken mevcut iktidar sürekli yeni kanunlar çıkarıyor, suçluları bir şekilde hukukun arkasından da dolanarak dışarı çıkarmak için canhıraş çalışıyor. Çıkardıklarının neredeyse tamamı vatan hainliğinden cezalar almış, şimdilerde ise kahraman edasıyla karşılanıyorlar.
Milletin medyadan da takip ettiği, birçok olayın failleri yakalandıktan kısa bir süre tekrar sokaklara dönüyor ve aynı ya da benzer suçlardan dolayı gündemi bir kez daha işgal ediyor. Hırsızlığı, hortumculuğu tescillenmiş görevliler yüzü kızarmadan makam koltuklarında oturmaya devam ediyor. Devam etmesi bir yana bu tür bürokrat kırmaları hızla terfi ediyor. Yumurta atan öğrenciler hapsi boylarken, davulla zurnayla karşılanan teröristler kahraman muamelesi görüyor burnuna halka takılan ayı misali sokak sokak, cadde cadde, şehir gezdiriliyor ve resmen Türk milletinin anasına küfrediyor.
Ömrünün büyük bir kısmını Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kürt terörüne karşı savaşarak geçirmiş askerler Silivri denilen hapishanede çürürken, bir yerlerimize zeytin dalı sokanlar il yönetiyor. Tutanaklara geçen tarifiyle söylersek “bilinmeyen bir dil” ile konuşan milletvekilleri ayrı dil, ayrı bayrak, ayrı devlet laflarını gevelerken diğer yandan İmralı’da yatan maymun konutundan örgüt yönetiyor. Başta hükümetin başı olmak üzere çevresindekiler dâhil ses çıkarmıyor. AKP vekillerinin ve bakanlarının büyük kısmının kürt olmasından mıdır, oy korkusuyla mıdır, yoksa bu BOP’un eş başkanına verilen bir görev gereği midir, iyi şeyler olacak diyen ve aynı zamanda başkomutan olan kişinin bu işe onay vermesinden midir bu cenahtan ses çıkmıyor. Kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlıklar, zaafiyet dedikleri bir istihbarat açığıyla gün yüzüne çıkıyor.
Düne kadar postal yalayıcısı diye tabir edilen aşiret reisleri bugün cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkemizde ayağına kırmızı halılar serilerek karşılanıyor. Başbakan ve Cumhurbaşkanı gelen şahsa “burası da sizin evinizdir, eviniz gibi rahat edin” diyor. Ancak Türk Ordusu bu şahsın himayesi altında bulunan bölgeye gitmek istediği zaman onlar bize burası da sizin evinizdir, istediğiniz gibi girebilirsiniz demiyor aksine çıngar çıkarıyor. Yıllardır toprakları üzerinde barındırdığı ve aynı zamanda soydaşı olan teröristlere karşı kedi bile vermem diyecek kadar korumacı oluyor. Bizim devlet başkanlarımız ise burası sizin evinizdir diyor. Kimin evine kimi misafir ediyorsun?
Olmayan bir milletten, bir devlet yaratılıyor. Aynı zamanda –başbakanın deyimiyle- BOP’un da başkenti olan Diyarbakır’da yoğun bir trafik var. Birtakım kararlar alınıyor, hükümete bildiriliyor ister yap ister yapma sen bilirsin denilerek buradan aşağısı Kasımpaşa, yukarısı kıroistan diye umursamaz bir edayla hareket ediyorlar. Sokak isimleri, köy, ilçe isimleri değişiyor, tabelalar, belediye binaları bilinmeyen bir dille donatılıyor. Kendi resmi ordusunu kurmaya çalışıyor. Oturma organından özerklik teraneleri atyor. Tüm bu kişi ve kurumlar açıkça mevcut anayasa ve kanunlara aykırı hareket ediyorlar. Demokratik hak ve demokratik açılım çerçevesinde değerlendiriliyor.
Son on yılda Ortadoğu’yu kana bulayan Amerika’nın füze savunma sistemi dediği başlıklar münasip bir yere yerleştirilirken, radar, nükleer kıl tüy derken bin yıllık Türk yurdu bir anda Amerika’nın bilmem kaçıncı eyaleti oluverdi. . Türkiye bu kadar aciz ve güçsüz bir ülke değildir. Amerika’nın korumasına himayesine muhtaç değildir. İncirlik’te at koşturan conilerin üstüne ikinci bir Amerikan üssü bu devleti daha da bağımlı yapacaktır.
Gidişatın hiçte iyi olmadığı bırakın olağanüstü hal’i, sıkıyönetim şartlarından daha ağır şartlar mevcut. Birilerinin iyi şeyler oluyor demesinin tam aksine kanla kazandığımız topraklar, yavaş yavaş elimizden gidiyor. Her gün sokaklarda, meydanlarda, televizyonlarda, gazetelerde açık açık meydan okunuyor, bir çeşit senaryolar hayata geçiriliyor, bakıyoruz. Kardeşlik masalları altında beynimize afyonlanan bir projenin hayata geçirilmesini seyrediyoruz.
Vaziyet en az Adem ile Havva kadar çıplakken, yapılması gereken tek şey bir çeşit zehirli fikirlerle uyutulmuş Türk Milletinin uyanması ve onurunu çiğneyenleri sırtından silkeleyip atmasıdır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar