Subscribe Us

header ads

Gagauzlar

PROF. DR. DIONIS TANASOĞLU
Komrad DevletÜniversitesi / Moldova
Gagauzlar (Gagouzlar), kendi ifadeleriyle, XI.-XIII. yüzyıllarda Kara Deniz dolaylarına gelen kalabalık bir Oğuz-Türk topluluğudur. XV.-XIX. yüzyıllarda Osmanlı Devleti hakimiyetinde yaşamışlardır. XIX. yüzyılın başlarından itibaren yaklaşık 200 bin nüfusla Basarabya’da yaşamaktadırlar. Moldova Cumhuriyeti Gagouz Yeri özerk bölgesinde 30 köyde yaklaşık 135 bin kişi, komşu güney bölgelerde 40 binden fazla; Moldova Cumhuriyeti şehirlerinden Chisinau’da 8-9 bin, Bender’de 1600 kişi bulunmaktadır. Kahul ve başka kasabalarda da Gagouz nüfusu mevcuttur. Gagouzların diğer bir kısmı Bulgaristan’da Varna, Kavarna, Balçık, Silistre gibi şehirlerde yaşamaktadır. Yunanistan’da ve Makedonya’da da Gagouz köyleri bulunmaktadır. Bunun dışında Gagouzlar Türkiye’de, Romanya’da, Kuzey Osetya’da, Balkarya’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Ukrayna’da, Rusya’da ve Brezilya’da da yaşamaktadır.

Gagouz Yeri bölgesinde Gagouzlar şu köylerde yaşamaktadır: Çadır-Lunga, Komrat, Volkaneş; Beş-Göz (Kopkuy), Kıpçak, Taşlık, Kazayak, Baurçu, Caltay, Kireyt-Lunga, Haydar, Tomay, Avdarma, Çok-Maydan (Karlık), Dizgince, Kongaz, Kongazçık, Başköy, Çeşme-köy, Tülü-köy, Bucak, Beş-Alma, Kıranlar, Kırbalı.
Gagouz Türkleri Hıristiyan-Ortodoks inancına mensuptur. Eskiden çok çeşitli alanlarda çalışan Gagouz Türkleri arasında son zamanlarda sadece çiftçilik ve bağcılık kalmıştır. Hayvancılık eskiye göre azalmıştır. İnsanların çoğu köylerini bırakmışlar, başka ülkelere para kazanmaya gitmişlerdir. Bunların çoğu Türkiye’de çalışmaktadır.

Gagouzların Kökeni
Gagouzların kökeni birçok araştırmacının ilgi odağı olmuştur. Bu konuda hem bilimsel, hem amatör, hem de çıkarcı araştırmalar yapıldı. Araştırmacılar, Gagouzların bir Türk topluluğu olması konusunda hemen hemen hemfikirdir; ancak Türk topluluklarından hangilerine ait olduklarına dair iki farklı görüş vardır: Polietnik ve monoetnik. Polietnik görüşüne göre Gagouzlar, Peçenekler, Oğuzlar ve Kumanlardan oluşmaktadır. Monoetnik görüşe göre, Gagauzlar Selçuklulardan yahut Eski Bulgarlardan gelmektedirler. Bana göre, Selçuklu menşei gerçekten uzaktır. Çünkü Selçuklular ve Gagouzlar, Orta Asya’daki Oğuzların XI. yüzyılın başında ayrılan iki koludur. V. Radloff, V. Moşkof, A. Manof, M. Çakır, M. P Guboğlu, D. Tanasoğlu, N. Baskakov, A. N. Kurat, Z. V. Togan, İ. Kafesoğlu, M. Ülküsal, H. N. Orkun, H. Tanyu, K. Şemsi, Th. Menzel ve G. Yoloğlu gibi bilginler, Gagouzların birçok topluluktan oluştuğunu belirtmektedirler. Bu toplulukların arasında başlıca Peçenekler, Oğuzlar ve Kumanlar anılmaktadır.

Araştırmacıların çoğu, Gagouzları Oğuz gurubundan ayrı incelediğinden dolayı net bir sonuca varamamışlardır ve zaten Oğuzları az tanımaktadırlar. Ancak Faruk Sümer, İbrahim Kafesoğlu ve Akdes Nimet Kurat, Gagouzların menşeine açıklık getirebilmişlerdir. Onların çalışmalarına dayanarak, Gagouzların da Oğuz ve Hakoğuz’lardan geldiklerini tespit etmek mümkün olmuştur.
Tarihi ve etimolojik prensipleri yanlış kullanmaktan dolayı bu Oğuz-Türk boyunun adı problem olmuş ve bu durum onun kökeninin açıklanmasını zorlaştırmıştır. Daha çok bu adı yanlış bölmekten ve anlamaktan hareket eden araştırmacılar, çok basit sonuçlar çıkarmışlardır: Gaga-uz (gagası uz), Gaga-vuz, Gayga-vuz, Gago-uz vs. Kaldı ki, “gaga” isminden halk adı olamaz, gaganın anlamı da Gagouzca’da halkın gönlünü kırar, gururuna dokunur; “-avuz”, “-aguz”, “-auz” bozuk şekilleri kelimeyi Oğuz adından uzaklaştırır; Oğuz menşeini reddeder. Gagouzların bu şekilde bir isim taşıyan ataları olmamıştır.

Gagouz adının “Gök-Oğuz”dan getirilmesi o kadar da doğru değildir. Zira 24 Oğuz boyu arasında “Gök-Oğuz” adını taşıyan bir boya rastlanmaz. “Göktürkler” vardı, onlar da tamamen başka bir boy idi ve Oğuz değildi (L. Gumilev). Ayrıca “gök” kelimesi “gag” şekline dönüşemez.

V. Radloff ve V. Moşkof bu etnonimi doğru bölüp GAG-OĞUZ biçiminde göstermiştir ki, Gaglar Oğuzların bir koludur ve Oğuzların atalarının adıdır. Bu bakış açısı gerçeğe çok yakındır ve sorunun çözümlenmesinde kesin bir yol gösterici olmuştur. Prof. N. Baskakov, Gag boyunu, “Gag ‘Hak’ kelimesidir ve Gagouz asli, doğru Oğuz demektir” biçiminde açıklamıştır ve bunun Hakoğuz boyu olduğunu ifade etmiştir. Ben, başka çalışmalarda Hak-Oğuzların kim olduklarını tespit ettim. Azeri Prof. H. Koroğlu’nun verdiği bilgiyi göz önünde tutarsak, X. yüzyılın sonlarında bir kısım Oğuz beyinin, başlarında Dukak’ın oğlu Selçuk olarak, İslâm’ı kabul edip diğer Oğuzlardan ayrılmış, diğer Yengikent Oğuzları ise eski dinde, yani Şamanizm inancında kalmıştır. Prof. Koroğlu, Şamanizm inancında kalmış olanların bu Hakoğuzlar olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Tarihçilerin çoğu da, Oğuzların bu dönemde Avrupa’ya göçen kısmının Hakoğuzlar olması gerektiğini savunmaktadır.
Gagouzların Oğuz menşeine çok farklı yöntemlerle ulaşmamızı mümkün kılan Retrospektif (geriye bakış) metoduna göre, a) Bugün Gagouzlar’ın çoğunluğu, Basarabya’da ve Balkanlar’da/Bulgaristan’da yaşamaktadır; b) Basarabya’ya Gagouzların 20-30 binlik bir kısmı, XVIII.-XIX. yüzyıl başlarında Balkanlardan, Osmanlı-Rus savaşları zamanında getirilmiş, diğerleri ise yerinde kalmıştır; c) Balkanlarda varlık gösteren Gagouzlar, XIII. yy. başlarındaki Hakoğuzlardan gelişmiştir ki, bunlar XI. yüzyılda Karadeniz’in kuzey bozkırlarından gelmişlerdi; ç) Oğuzların bir kolu olan Hakoğuzlar, Kara Deniz’in kuzey bozkırlarına Orta Asya’daki Yengikent devletinden gelmişlerdi. Dolayısıyla, Gagouzların kesin ataları, Oğuzlardır.

Gagouzların, Oğuz-Türk menşeli oluşuna dair başka kesin kanıtlar da gösterilir: Oğuz temelli dil, Gagouz adı, Turanî antropolojik görünüm, folklor örnekleri, müzik, dekorculuk sanatı vs.
Bu kadar kesin objektif kanıtlardan sonra Peter Mutafçiev’in, “Türkleşmiş Bulgar” teorisinin hiçbir değeri yoktur. Onun gerçekçi olmadığı açıkça görülmektedir.

Tarih
Genel de bugünkü Oğuz-Türk dünyasının tarihî süreci, M.Ö. eski Kimmerlerden ve İskitlerden, kurgan kültürlerinden ve göçebe atlı kavimlerden ve medeniyetlerinden başlamaktadır. Onlar birdir ve Batıya göçen Doğu kavimleridir. Hunlar, Oğuzlar, Türükler, Peçenekler, Kıpçaklar, Uygurlar gibi bir ara öyle denen Türk kavimleri o sahalarda, geniş kırsallar içinde yaşamışlar ve tarih yapmışlardır. Oğuzlar ve Göktürkler, birlikte bugünkü birçok Türk boyunun ataları, kökeni olmuşlar ve tarihî sürecin başlangıcında yer almışlardır.

Gagouzların tarihini de Altay Oğuzlarından ve Göktürklerden başlatmak mümkündür. Daha sonra XI. yüzyılda Orta Asya’daki Oğuzların devamı Hakoğuzlar kolu olmuştur. Bu M.Ö. zamanlarından XI.-XII. yüzyıllar arasındaki uzun dönem Gagouzların, geride kalan Oğuz-Türkleri kolunun eski tarihidir. Bundan sonra her bir Oğuz-Türk boyunun kendi tarihi, başka başka topraklarda değişik adlarla gelişmiş, temelde Oğuz-Türk dili korunmuştur.

Oğuz Devleti X. yüzyılın ikinci yarısında politik, ekonomik ve kültür alanlarında yüksek seviyeye çıkmıştı. Devletin merkezi Yengikent kasabasıyla Sır-Derya nehri arasında, Aral denizine yakın bölgeydi. Arap seyyahı Ahmed ibn Fadlan, seyahatnamesinde tarihçiler için Oğuzların sosyal yapılarıyla ilgili faydalı bilgiler vermişti (921-922). Oğuzlar, 24 boydan oluşmuş büyük bir toplumdu ve iki ana koldan oluşmaktaydı: Boz-oklar: Kayı, Bayat, Alka-evli, Kara-evli. Yazır, Döger, Dodurga, Yaparlı, Avşar, Kızık, Beydili, Karkın (12 Oğuz Boyu); Üç-oklar: Bayındır, Peçene, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu, Yüregir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık (12 Oğuz Boyu). Gagouzlara Kara, Kayık, Alka, Kını (k), Çep (i) gibi lâkaplar ve soyadlar verilmiştir. Devlet içinde “atlı askerler” olarak tanınmış ve bilinmişlerdi. Onlar dil, edebiyat ve kültür alanlarında da üstündü.

Hak-Oğuzların Balkanlar’a Göçü
Tarih kitapları ve tarihçiler göstermektedir ki, Hakoğuzlar Karadenizin kuzeyinde kalmamışlar, Tuna’yı aşıp Balkanlar’a Bizans İmparatorluğu topraklarına göç etmişler, Karadeniz’in batı bölgelerinde yerleşmişler, yaşamışlar, kaybolup yok olmamışlar ve bir millet olarak Gagoğuzları meydana getirmişlerdir. Akdes Nimet Kurat, Kazım Yaşar Kopraman ve V. Moşkof bu düşüncededir. Bizans tarihçisi Paparigopulos da “1065 senesi Tuna’nın şimal taraflarında Uzlar yahut Oğuzlar adını taşıyan bir Türk milleti zuhur etmiştir.” ifadesini kullanır. Bunların sayısı Sîkilitsi’ye ve Vasilevskiye göre, 600 bin civarında olup, sayısız ve her bir cinsten kayıklarla Tuna’yı geçmiş ve orada mevcut ve kendilerini geçirtmek istemeyen Bulgar ve Yunandan mürekkeb ordu kuvvetlerini dağıtarak bütün Bulgar topraklarına dağılmışlardır”… A. Wanof; “…Uzların bir kısmı Bizans tabiiyetine geçmeyi kabul etti” demektedir. Daha önce Atanas Manof Oğuzların öz yurtlarından Balkanlar’a göç ettiğini yazmıştı ki, Oğuzlar (Hakoğuzlar) Bizans topraklarına gelmişler ve yaşamışlardır. Anna Kommennos da Aleksiada’da bunu şöyle ifade etmektedir: Silistre köyünün ve Varna’nın yakınında bir göl vardır. Adı Uzolime (Ozolimnos), “Oğuz Gölü” demektir, (şimdi Varna gölü). Burada XII. yüzyıl başlarında, Aleksios Kommennos zamanında Uzların askerî merkezi vardı.

Hakoğuzların-Gagoğuzların Balkanlarda XI-XIX. yy.’da iki dönemi vardır: Bizans Devleti dönemi (XI.-XIV. yy.) ve Osmanlı Devleti dönemi (XV.-XIX. yy.). Bizans döneminde Bizans’ın vatandaşı olmuşlar, Şamanlıktan Hıristiyan dinine ve yerleşik hayat düzenine geçmişler ve devlet kurmuşlardır. Çiftçilik ve bağcılıkla uğraşmışlardır. Yeni bir kültür çevresine girmiş, bir millet durumuna gelmiş, XIII. yüzyıl başlarında merkezi Kavarna’da bulunan bir devlet kurmuş ve Gagoğuz adını almışlardır. Kapsı Çan reislerinden birinin adıdır. Arslan Bey XIII. yüzyılın ilk yarısında, IV. Haçlı Seferi sonucu kurulan İstanbul Lâtin İmparatorluğu zamanında yaşamıştır. 1303’te Kavarna tahtında bir beyzade olan Balık gösterilir ki, despot Mirçe’nin ardından tahta çıkmıştır. Balık (Balıkaş), İmparatoriçe Anna’nın tarafında Ioannes Kantakuzenos’a karşı, kardeşleri Todor’u ve Dobrotiç’i 1000 askerle göndermiş ve Bizans’ın iç savaşlarına katılmıştı.

Dobrotiç İstanbul’da Apokofos ailesinden bir prenses ile evlendi. Balık’ın ölümüyle kardeşi Dobrotiç tahta oturmuştur (1357-1386). Sarayları Varna’da idi. 1375’te Dobrotiç deniz filosuyla Trabzon’a karşı deniz seferine katılmıştır. Gagoğuz beyliğine o zamanlar Grekler “Karbonum Terra” da (Kızıl Toprak) demiştir. Bizanslılar ile Dobrotiç sıkı bağlantı kurmuştur. Oğlu İoankos, Osmanlıların yeni bir yükselen güç olduğunu anlamış ve Bizans’tan beyliğini kurtaracağı düşüncesiyle, onların tarafına dönmüştür. Tahta 1386’da oturmuş ve bu politikayı yürütmüştür. Bizans, ona müdahale edecek durumda değildi, zira Osmanlıların Balkanları ele geçireceği endişesiyle kendisi de zor durumdaydı. Gagouz Beyliğinde artık Gagouzların kurtuluşu için yeni yollar aramak zamanı gelmiştir. Osmanlılar onlarla aynı ırktan idi ve Osmanlı yönetimi ile zorla Yunanlılaştırmak ve Bulgarlaştırılmak döneminin sonu gelmiştir.

Gagouzlar Osmanlı Devletinde
Osmanlı-Gagouz devri, Gagouzların en uzun ve verimli, başarılı tarihi dönemi (XV.-XIX. yy.) olmuştur. Osmanlı devleti, Bizans’a karşı, onun sonunu hazırlayan bir toplum düzenine sahipti, üstelik hızlı fetihlerle genişliyordu. Osmanlı Devletinin Bizans’tan halkları kurtarmak üzere harekete geçmesinin sebebi bu olsa gerektir. Diğer taraftan da, Avrupa devletleri, Haçlı Seferleri yoluyla Balkanlar’ı ele geçirmek, Bizans’ı almak niyetlerinden vazgeçmiyorlardı. Karadeniz boğazları için de aynı düşünceler geçerlidir. 14. yy sonlarında Gagouz Beyliği Osmanlı yönetimini kabul etti. Osmanlılar da Gagouzların kendi inançlarında özgürce yaşamasına imkan tanıdı. Osmanlılar buraya “Uzi Eyaleti”, daha sonra da “Uzi Sancağı” dediler. Osmanlı Devletinin vatandaşları soylarıyla birlikte anılırdı. Atanas Manof’a göre, Gagouzlar sadece soy birliği sebebinden değil, aynı zamanda farklı dinlere bağlı olduklarına bakmayarak hemen hemen birbiriyle aynı olan bir dille konuşmalarından dolayı Osmanlılarla çabuk kaynaşmışlardır. Amma dinlerindeki ayrılık sayesinde, tesmiye olundukları adı korumuşlar, Türk adını almamışlar, Osmanlılar da buna karşı çıkmamışlardır. Bu dönemde kendi benimsediği devletlerinde aynı tarih, aynı edebiyat, aynı kültür, aynı ekonomi ortamı içinde bulunmuşlardır. Dilleri de yüzyıllarca birlikte yaşamaları sayesinde kâfi derecede birleşmiştir. Osmanlı Devleti Hıristiyanlara serbestlik ve garanti vermiş, kimsenin diline, kültürüne karışmamıştır. Gagouzların Hıristiyanlığına da aynı şekilde dokunmamış ve baskı altına almamıştır.
Gagouzların yaşaması da Osmanlı Devletinin düzenine göre yürüyordu. Pekçok Gagouz, gönüllü olarak toprak sistemine dahil oluyor ve de devlet hizmetlerinde çalışıyordu. Gagouzlar Rumeli askeri olarak hizmet yaparlardı ve savaşlara katılırlardı. Köylerde, kasabalarda Müslümanlarla iyi anlaşmaktaydılar ve sıkıntılara birlikte katlanmaktaydılar. Osmanlının güzel kültürünü, Divan Edebiyatını, bilim merkezlerinde öğrenip uzman oluyorlardı. Aydınlarla birlikte devlet adamlarının da katılımıyla, yüksek kültür oluşturmada bir klâsik aydınlar sınıfı hazırlanmaktaydı. Bir dilde eğitim-öğretim ilerliyordu. Gagouz halkı kendine gelmiş, ekonomik olarak güçlenmişti. XV.-XVI. yüzyıl içinde Osmanlı Devleti her alanda yüksek seviyeye ulaşmıştı. Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biriydi. Yüksek kültürlü bir devlet olup geri kalmış değildi. Böyle bir devlette Gagouzlar da yüksek seviyede yaşamaktaydılar.

XVII. yüzyılda, çok savaş kaybetmekten, büyük savaş harcamaları ve ekonomik zorluklar yüzünden merkez kuvvetleri, asker ve yönetim mekanizması zayıflamıştı. Bunlar XVIII.-XIX. yüzyılda da devam etti. Düzensizlik, bozgunculuk, hırsızlık, soygunculuk başgösterdi ve insanları ümitsizlik sardı. Devlet hizmetleri bireyi koruyamaz hale geldi ve insanlar yurtlarından ayrılmak zorunda kaldı. Rus askerleri, savaş zamanı Gagouzlara çok zarar vermekteydi, aldatma yoluyla, zorla, kimi Gagouz çiftçi bölüklerini çekilen askerlerin ardına takıp, Osmanlı Devletinden onları çıkarıp kendi bölgelerine sürdüler. Daha sonra Rus propagandacıları, Rus askerlerinin verdiği zararları Osmanlıların üstüne attı ve Gagouzların Osmanlının zulmünden “kaçtıkları” yalanını yaydılar. 1812 yılında, kalabalık ve birleşik Gagouz halkı asli sebeplerden ikiye bölündü: Bir kısmı (20-30 bin) Ruslar tarafından Basarabya’ya getirildi; çoğu da Osmanlı Devletinde kaldı. Büyük vatana hizmet etmede, anayurdun kurtarılmasında katkıda bulunan aydın sınıfının durumu da aynıydı ve onlar da zor durumdaydılar.

XIX. yüzyılda 1806-1812, 1828-1829, 1853-1856, 1877-1878 yıllarındaki savaşlar yüzünden verilen kayıplar, Osmanlı devletini güçsüz düşürdü. Rusya’nın ve Avrupa devletlerinin niyeti, Türkiye’nin topraklarını işgal edip aralarında paylaşmaktı. Gerçekte Rusya tarafından yönlendirilen Slavların aralarında iç çalkantılar ve isyanlar da çok olmaktaydı. 1912 yılında Balkan devletleri Osmanlı Devletine karşı savaş başlattılar. Sonunda devlet Avrupa’daki topraklarının çoğunu kaybetti. Ama Uzi Sancak Osmanlı devletine kalmıştı. Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonunda Türkiye, yenilmiş devletlerin tarafında kaldı. Nihayet devlet dağıldı. Bulgaristan Karadeniz kıyısındaki kimi toprakları alınca, Gagouzların bir kısmı Bulgar hakimiyeti altına girdi. Kimi kısımlar da başka yerlere dağılmışlardı. Dillerini, milliyetlerini kaybetmekteydiler.

Basarabya’da Gagouzlar
Basarabiya’ya getirilen Gagouzlar Çarlık Rusyası’nın işgali altında kaldı ve Ruslaştırma rejimine tabi tutuldular (1812-1918). Bucak kırsalında, sürülmüş Tatarların boş yerlerine, bırakılmış köylerine aynı adlarla yerleştirilmişlerdir (Kirayil, Baurcu vs.). XIX. yüzyıl içinde ekonomik bakımdan güçlendiler; çünkü her aileye 60 destina toprak verilmişti.

1906 yılının Ocak ayında Gagouzlar büyük bir silâhlı ayaklanma yapıp, Rus güçlerini etkisiz hale getirip, kendi bölgelerinde iktidarı ele geçirdiler ve “Komrat Cumhuriyetini” ilân ettiler. Atmaca-Galatsan Andrey’in önderliğinde millî çıkarları doğrultusunda kararlar aldılar. Ama Çarlık askerleri tekrar duruma el koydu. Çarlık işgali 106 yıl sürdü. Bu uzun zamanda, aydınlar sınıfı olmaksızın, çiftçiler yalnız başlarına kültürü ilerletemediler. Sadece Osmanlı devletinden getirilen zengin folklor örnekleri kullanılmıştır. Mihail Çakır (1861-1936) aydınlanma için kitap yayımlama çalışmalarını başlatmıştır. P. D. Draganov, Basarabiyana adlı bibliyografik eserini 1911’de çıkarmıştır.
1918 yılının Mart ayında Romanya Basarabya’yı Rus işgalinden kurtarıp, kendi rejimini kurdu. Gagouzlar da Romanya’nın vatandaşları olup, özel sektör alanında ekonomide hızla geliştiler. Kültürel yönden de bazı başarılar elde ettiler: Aydın sınıfı güçlendi. Mihail Çakır çalışmalarına devam etti, ilk yazarlar ortaya çıktı: Nikolay Tanasoğlu, Nikolay Arabacı, Görgi Balaban, Dionis Tanasoğlu. 1930’lu yıllarda Romanya Hükümeti Türkiye ile anlaşıp, Gagouzların kültürünü geliştirmek için, Gagouz gençlerini Türkiye’nin maddi desteğiyle Türkiye’de öğretime gönderdi. Bu işte, Türkiye’nin Bükreş’te Büyükelçisi H. S. Tanrıöver ile M. Çakır’ın rolü olduğu bilinir. Ama bu çaba uzun sürmedi. Zira 1940’ta Sovyetler Basarabya’yı yine işgal ettiler. Gagouz uzmanları Türkiye’de kalıp, çeşitli hizmetlerde çalıştılar.

Sovyet döneminde (1940-1991) özel ekonomi ilga edildi, insanlar Kolhoz kulları (çiftlik işçileri) oldular, kişiliğini kaybettiler, yaşamak totaliter anlayışın karanlığına gömüldü. Rus dilinin etkisiyle Gagouz dili yazısız kaldı, okullar ve bütün kültür yabancılaştı.
Kiril esaslı Gagauz alfabesi 30 Temmuz 1957’de kabul edildi. Bundan bir süre sonra ilkokullar, ana dilinde radyo yayınları, kültür binaları, kütüphaneler, oyun ve şarkı toplulukları harekete geçtiler. Gagouz dilinde yazarların sayısı arttı. Ama öte yandan Gagouzlar yirmi yıldan fazla ruhsal açlık çektiler. Dil bozuldu. Gagouz aydınları ancak Sovyet ideolojisi ruhunda yetiştiklerinden Türk ruhunu umursamadı; hatta ona düşmanca davrandı.
1991 yılında Sovyetler Birliği dağıldı, Moldova da bağımsızlığını ilân etti. Ülke demokratik rejime geçişi hızlandırdı. Kimi Avrupa kuruluşlarına girdi. 1994 yılında, Gagouzlar idarî muhtariyet ilan edip, Gagouz Yeri adıyla kendi idarelerini kurdular. Bölgede üç resmî dil-Gagouzca, Rusça ve Moldovanca-ortaya çıktı. Geniş olarak bakıldığında, Gagouz (Gagoğuz) Türkçesi de, diğer Türkçeler gibi, Ana Türk dilinin bir lehçesidir, Sovyetlerde dil olarak adlandırılmıştır. Nihayetinde o da Oğuz Türkçesidir.
_______________________
Tanasoğlu D. “Gagouzların istoriası” (En eski zamanlardan…), “Ana sözü”, s. 21-62, Kşn, 1999; “Stranitsı naşey istroii”, “Pedagogiçeskiy Jurnal”, s. 1-2, Kşn, 1999; “Gagouzların istoriası”, Üniversite dersleri (yazma), Kşn, 1991-2001;.
At. Manoff, “Gagauzlar (Hıristiyan Türkler), Bulgarcadan çeviren Türker Acaroğlu, Ankara 1939;.
Mihail Çakır, “Besarabiealâ Gagauzlarân istorieasâ”, rev. “Viatsa Basarabiei”, 9/1933 ve 5/1934, Kşn., 1934 (gag. Çev.); Mihail P. Guboğlu, “Gagzuziy in lumina istoriey” (doktora tezi), “Yıldırım”, s. 2, Köstence, 1939:, “Gagauzların Aslına Ait Faraziyeler ve Kendi Fikirlerim”, özetler, 1981; “Gagauzların “Türkçe” Dili, Edebiyatı ve Tarihi Hakkında Araştırmalar Tebliğler”, İstanbul 1987.
Akdes N. Kurat, “5. Peçenekler, Uz (Oğuzlar) ve Kumanlar”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara 1992, 182 s.;.
A. Mecit Doğru, “Gagauzların Folklor ve Antropomik Özellikleri”, bildirier, Ankara 1992, s. 17-19;.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, TKAE yay…46, Ankara 1977, s. 176;.
Baskakov N. “Türkskie yazıki”, Mosk. 1960; “O türkskih leksiçeskih zaimstvovaniyah v russkom yazıke”. “GAGAUZ”, Sovetskaya Türkologiya, 4, Baku, 1983, s. 19;.
M. Türker Acaroğlu, “Gagauzçada Takma Adlar-Soyadlar-Yer Adları”, Bildiriler, ayrı basım, Ankara 1992;.
Ahmet Cebeci, “Osmanlı Devletinde Gaguzlar”, Türk Kültürü, s. 354, 1992;.
M. N. Guboğlu, “Malie türkoyazıçnıe narodı Balkanskogo poluostrova. K ve prosu o proishojdenii gagauzov”, Mosk., 1967;.
Ejen Pittard, “Konstribusyon a l’etüd antropolojik des Gagaouz”, Paris, 1916;.
Olga Nekrasovrom, “Le problem de l’origin de gagaouzs e la struktür e la struktür antropolojik”, yaş, 1940;.
E. Güngör-M. Argunşah, “Gagauzlar”, İstanbul 1998;.
Anat. Makriş, Gagauziy “Bükreş, 1999;.
Faruk Sümer, “Oğuzlar”, İstanbul, 1992;.
Lazlo Rasonyi, “Tarihte Türklük”, Ankara 1988;.
Halil Koroğli (Azer.), “Oguzskiy geroiçeskiy epos” doktora tezi, Mosk., 1968;.
Şerif Baştav, “Bizans İmparatorluğu Tarihi (1261-1461), Ankara 1989;.
Th. Menzel, “Gagauzlar”, İslâm Ansiklopedisi, Ankara 1941;.
K. İreçek, “Neakolko belejki vârhu ostatotitse ot peçenezi, kuman, kato i vârhu tây nareçenite narodi Gagauzi i Surguçi v dneşna Bâlgariya”, -Sredets, 1890;.
A. Kovalevski, “Kniga Ahmeda İbn Fadlana…”, Harkov, 1956; Z. V. Togan, İbn Fadlan, yay.
Mehmet Ali Ekrem, “Din istoria turçilor Dobrocen”, Bükr., 1994; vs. KEYKâVUS menşei tarafçıları:.
G. Balasçev, “L’empereur Mişel VIII Paleolog e l’ta de ogüz c Bordde la Ner Nuar”, Yaş, 1940;.
Paul Wittek, “Le Gagaouzs-le jens de Kayk#us”, Krakow, 1953;.
K. Rezakeviç, “Gagauziy” Magazin istorik, Bükr. 1997;.
Faruk Sümer “Gagauzların Aslı II”, 1991;.
Kemal H. Karpat, “Gagauzların Tarihi Menşei”, Ankara 1976 vs.
Eni BULGAR menşei: Peter Mutafçief, “Die Angebliche Ein Wanderung van Seldchuc Türken indie Dobrudcha im XIII.”, Sofia, 1943; V. Marinov, İ. İvanov, İ. Titorov vs.