Subscribe Us

header ads

Sapık Bir Mezhep mi? Sen Kimin Başbakanısın?

Adı: Recep Tayyip Erdoğan. Belediye başkanıydı, hapse girdi çıktı. Sen artık muhtar bile olamazsın dediler, Amerika’ya gitti geldi başbakan oldu. Sekiz yıldır ülkeyi yönetiyor.
Ülkeyi yönetmekle beraber bütün yurttaşların başbakanı değil. Bir kesimin, sünnilerin başbakanı. Alevilere karşı öyle hınç dolu ki, önünde ekran olmadığı zaman, içindekileri söylediği zaman bu hıncını hemen açığa çıkarıyor. Alevilere karşı olan nefretini anlatmak için konuşmalarından bir kaç örnek verelim:
Çorum’da yaptığı konuşmada Ebu Suud’u övüyor ve onu örnek gösteriyor. Ebu Suud’un kim olduğunu bilmeyenler için kısaca anlatalım. Kanuni döneminde Şeyh-ül İslamlık yapan ismiyle meşhur fetva makamı. Alevilerin kestiği yuduğu murdardır, kanları helaldir, İslam olmadıkları için onlara karşı yapılacak savaş cihattır. Kadınları kızları ganimet olarak alınabilir gibi gözü dönmüş fetvalar veren ve devleti Alevilerin üzerine salan kişidir.
HSYK’nın yapısının ve üye sayısının değiştirilmesi konusunda yapılan anayasa değişikliğinde “Bu HSYK’yı Alevilerin elinden kurtaralım, Aleviler zaptetmiş” demiştir.
Yargıtay’da cezasının onanmasının faturasını yine Alevilere keserek ” Benim hiç suçum günahım yoktu. Buradaki bir mezhebin mensubu yargıçlar beni mahkum etti” diyerek sanki Yargıtay’ın tamamı Alevi yargıçlardan oluşuyormuş gibi bir hezeyana kapılmıştır.  Oysa ki dönemi Cumhuriyet Başsavcısı olan Vural Savaş belgelerle anlattığı bu olayı nasıl zikrediyor.
Üzerinde çok spekülasyon yapılacağını bildiğimden Recep Tayyip Erdoğan’ın mahkumiyetine ilişkin dava dosyasını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olarak ben inceledim. “Onama” isteyen “Tebliğnamede” benim imzam vardır ve ben “Alevi” değilim. Bu tebliğnamenin ayrıntılı tam metni Militan Demokrasi adlı eserimde vardır.
Kararı onaylayan Beşinci Ceza Dairesi’nin beş üyesinden sadece bir tanesi Alevi’dir. Aslında hepsi Alevi olsa ne olur? Alevilerin pırıl pırıl dünyası, şiir, müzik ve adalet duygusuyla yoğrulmuştur.
Ve yine mahkemeye gönderdiği savunma dilekçesinde Alevilik sapkın bir mezheptir diyerek kendini aklama çabasına giriyor.
Bundan öncesindeyse belediye başkanlığı döneminde Osmanlı’nın bile dokunmadığı Karacaamet Dergahı’na kepçelerle, dozerlerle dayanarak yıkmaya kalkışmıştır.
Başbakan belli ki Suriye sendromuna kapılmıştır. Bilmeyenler için söyleyelim Suriye Sendromu denilen şey ümmetçilerin en büyük korkusudur. Suriye’de Aleviler (Nusayri) toplam nüfusun yüzde 15-20 gibi bir kısmını oluştursa da, devletin bütün yönetim kademelerinde, ve stratejik kurumlarda Aleviler hakimdir. Bizdeki yobaz güruh belli ki Cumhuriyetin tapusunu almış, Aleviler bir makama, mevkiye geldiği zaman korkuya kapılıyor, ne yapacağını şaşırıyor.   Bir Alevi dedesi olan Seyfi Oktay’ın vaktiyle  bakan olmasını bile sindirememiş hır çıkarmışlardı. Öyleki aradan yıllar geçmesine rağmen başbakan unutmamış olmalı ki HSYK için yaptığı bir konuşmada “Artık dedelerden emir alma dönemi bitti, dedeler artık hakim savcı atayamayacak” diyerek içinde yıllardır biriktirdiği kini akıtıyor.
Ergenekoncu diyerek içeri aldıkları teğmenler, albaylar, tenzil-i rütbe diyerek sürdükleri savcılar, bir dalgayla içeri aldıkarı MİT içinde görev yapan istihbaratçılar Alevilerden oluşuyor. Bu kadar tesadüfün aynı ayna bir arada olmasına imkan olmadığına göre bu planlı programlı bir operasyondur.
Bu ülke yalnızca sünnilerin değildir. Aleviler Anadolu’nun fethine ve kurtuluş savaşına katıldıkları halde bir türlü bu kazanda kaynamamış, her zaman dışlanmışlardır. Bu topraklara geleli daha beş yüz yıl olmasına rağmen kürtler bile, daha yüz yıl önce Kafkasya’dan gelen Gürcüler, Çerkezler, Çeçenler bile bu ülkenin asli unsuru olurken sapık mezhepli Aleviler bir türlü bu halkanın içine girememiştir.Türk kültürüyle yoğrulmuş ve ezici çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bu topluluk bir çeşit raporlarda bile öncelikli tehdit olarak algılanmaktadır. Aleviler ise kendilerini her zaman bu halkanın içinde kabul etmişlerdir. Avrupa Birliği raporlarında Aleviler azınlıktır diye yazılan raporlara ilk başta Aleviler itiraz etmiş “Biz azınlık değil Türkiye Cumhuriyeti’nin asli kurucu unsurlarıyız diyerek bu raporlara tepki göstermişlerdir.
Bu unsurlar öyle bir unsurdur ki; ödedikleri vergilerle sünniler ibadetlerini yapmakta ve İslam’da en büyük suç olan kul hakkını yemektedirler. Yüz binden fazla imamın, müezzinin maaşlarını ödemekte, ömrü boyunca hiç gitmediği camilerin yapımına katkıda bulunmaktadırlar.
Bu unsurlar öyle bir unsurdur ki; milyonlarca Alevi olmasına rağmen kaymakam, vali, emniyet müdürü, müsteşar gibi üst düzey kadrolara gelememektedirler.
Meclis çatısı altında yüze yakın kürt vekil varken, bu kürtlerin önemli bölümü bakanlık koltuklarını işgal ederken Aleviler bu sahada da yoktur. Kardeşlikten, eşitlikten bahseden AKP, her ne kadar vitrin mankeni olsalar da içerisinde bulundan üç beş -sözde- Alevi vekillerden birini bakan yapamaz mıydı?
Hüseyin Çelik, Beşir Atalay, Faruk Çelik vd. çok mu zeki insanlar? Hangi faküteden mezun oldukları ve hangi eşsiz  bilgiyle donatıldığı için yıllardır bakanlık koltuklarını işgal ediyorlar?
Bu unsurlar öyle bir unsurdur ki; devletin başındakiler onların ibadethanesine cümbüşevi, semahlarına oyun, inançlarına sapkın bir mezhep demektedir.
Siz ne kadar kabul etmeseniz de Aleviler (AB fonlarıyla dernek kuran, ideolojik örgütler değil) kendilerini İslam halkası içinde görürler. Ehli sünnetin sapık mezhep dediği Caferi mezhebine mensup oldukların söylerler. Deyiş ve dualarında bunu sıkça söylerler.
Nesimi:
Ben ol sadık-ı kavlim ki Caferi’yim
Hakikat söylerim hak Hayderi’yim
Şah İsmail Hatayi (ö.1524)
Muhammed Ali’nin kullarındanam
Al-i Aba nesli Hayderidenem
İmam-ı Cafer’in mezhebindenem
Derdimend Hatayi dermana geldim’
Pir Sultan Abdal (ö.1550-60?)
Sofi mezhebimi niye sorarsın
Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Gözlüye gizli olmaz ne ararsın
Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Eğnimize biz kırmızı giyeriz
Halimizce biz de mana duyarız
İmam Cafer mezhebine uyarız
Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Kul Himmet ( ö. 1588-90?)
Muhammed Bakır da geldi
İmam Cafer bir yol kurdu
Aba Müslim teber çaldı
Çalar Ali  Ali deyü   (C. Öztelli, Pir Sultan’ın Dostları, s. 81)
İmam Zeynel paralandı bölündü
Ol İmam Bakır’a yüzler sürüldü
Cafer-i Sadık’a erkan verildi
Allah bir Muhammed Ali diyerek (C. Öztelli, agy., s.101)
Cümlesi bir pire demişler beli
Şahları da Allah Muhammed Ali
Hüseyin mezhepli aslı mevali
Oniki İmama çıkar ucları  (C. Öztelli, agy., s. 167)
Kul Hüseyin (16-17.yy)
Mezhebimiz Cafer güruh-u Naci
Caferi olmayan kaldı Harici
Harici’yi keser Mehdi kılıcı
Biz Medhdi-i sahip zaman askeri
Şahi (16.yy)
Pirim kuklağıma eyledi telkin
Şah-ı Velayete olmuşum yakin
Mezhebim Cafer üs Sadık ül metin
Allah dost eyvallah pirane geldim
Virani Abdal (17.yy)
Muhammed Bakır’dır tendeki canım
Cafer üs Sadık’dır dinim imanım
Musa i Kazım’dır derde dermanım
Varlığım kalmadı malımdır Ali
Kul Nesimi’den (17.yy)
Sorma ber birader mezhebimizi
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır
Noksani (18-19.yy)
Her dem Muhammed Bakır zikreyleriz
Caferiyiz Hakka şükür eyleriz
Gah yedi tamuyu fikir eyleriz
Aşkın ateşinde gah pervaneyiz
gibi sayısız deyişte sıkça buna vurgu yaparlar. Kimsenin yeni tanımlar yapmasına, Alevileri bir yerlere çekmesine ihtiyaç yoktur.
Tayyip Erdoğan ve ekibi seçimlerde, referandumda oy alamadığı Alevileri artık potansiyel tehdit olarak algılamış, laik cumhuriyetin yıkılmasının önündeki engel olarak Alevileri görmüştür ve bu engeli ortadan kaldırmak, sindirmek, hiç olmazsa etkisiz hale getirmek için çalışmalar yapmaktadır. Bir zamanlar İzmir’e gavur dediği gibi Alevilere de istediğini söylesin yine de oy alamayacaktır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar