Subscribe Us

header ads

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beğ

1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’nın en çok başını ağrıtan olaylardan biri, işbirlikçi Ermeni çetelerinin cephe gerisindeki faaliyetleriydi.
Hükümet bu sorunu ortadan kaldırmak için adı terör hareketlerine karışan Ermeniler hakkında 14 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu’nu çıkarır.
Bunun üzerine Ermeniler 2 Eylül 1915’te Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine bağlı köyleri ateşe verirler. Duruma müdahale etmek üzere bölgeye gönderilen jandarma kuvvetlerine Ermeniler tarafından ateş açılır. Durum, zamanın İçişleri Bakanlığı’na bildirilir ve Bakanlık buradaki Ermenilerin 24 saat içinde Suriye istikametine sevk edilmelerini emreder.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, bu emir üzerine Jandarma Komutanı ile birlikte verilen emri yerine getirmiştir.
Ermeniler, Mondros Mütarekesi’ni takip eden günlerde kendilerini sürgüne tabi tutanların cezalandırılmasını isterler. Bu isteklerini Mister Brown’un telkiniyle Padişaha da kabul ettirirler. Durumun yatıştırılması için suçlu aranmaya başlanır. İlk suçlu bulunur: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey…
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey idamla yargılanır. Mahkemede İngiliz Yüksek Komiserliği’nin temin ettiği birçok yalancı şahit, akıl ve mantığın kabul etmediği bir sürü suç uydurarak, Kemal Bey’in aleyhinde şahitlik yaparlar.
Bunun üzerine Kemal Bey şu tarihi savunmayı yapar:
“Düne kadar hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur.”
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir.
Aynı yıllarda birçok Kuvayi Milliyeciyi haksız yere darağacına gönderen Nemrut Mustafa Paşa önceden verilmiş bir emri uygulayarak mahkemeyi sonuçlandırır ve 8 Nisan 1919’da Kemal Bey’i idama mahkum eder.
Kemal Bey, Kuvayi Milliyecilere yaptığı işkencelerle ünlü olan Bekir Ağa Bölüğü’nden alınarak, cezasının infaz edileceği yer olan Beyazıd Meydanı’na getirilir.
Kemal Bey’in asılacağını duyan bütün İstanbullular ve bilhassa vatanseverler, Beyazıd Meydanı’nda toplanırlar. Kemal Bey’e idam sehpasının önünde son sözü olduğunda, o halka şöyle der:
Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet!
Kemal Bey’in bu sözlerine katılan halk da aynen cevap vererek, “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamışlardır. Kemal Bey, bu son sözlerine devam ederek şunları söyledi:
Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Âmin. Borcum var, servetim yok! Üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet!
Kemal Bey’in idam hadisesi, İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanır. Tabut, Karaköy İtfaiye Karakolu önünden geçerken, bir manga asker bayrağı yarıya indirerek selam durur. Kemal Bey’in naaşı, 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşamüzeri toprağa verilir.
Millet O’nu hiç unutmaz; TBMM, 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Millî Şehit” olarak kabul eder. Bugün Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde bir mahalle ve bir okul “Millî Şehit”in adını taşımaktadır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar