Subscribe Us

header ads

Dindar Değil, tek Tip İnsan

Türkiye'de halkı din üzerinden etkilemek ve yönlendirmek siyasetin en büyük malzemesidir. Süleyman Demirel'e atfedilen bir söz var: 'Siyasete dini kullanarak girenler, yüzde 25 önde başlamış olurlar.'
Çok partili dönemde iktidara gelen partilerin yaptığı birinci iş de bu olmuştur. Bu yakıcı gerçeği son yıllardaki seçimlerde çok açık biçimde görmekteyiz.
AKP'liler; sözü dönderip dolaştırıp dine getirmekte; dini savunan bir parti görüntüsü ile ortaya çıkarak dindarları etkilemekteler. Bu da sandığa yüzde 50'lik oy olarak yansımakta.

CENNETE KİM GİDECEK?
Kendimi, dindar hem de iyi bir dindar olarak görüyorum. Ve eğer birisi cennete gidecek ise oraya en başta kendimin gideceğini düşünüyorum.
Lakin; bana gelen elektronik mektuplarda beni dinsizlikle suçlayanlar var. Ben Peygamberim olan Hazreti Muhammet'i, 'geri bir sistemi yıkan büyük bir devrimci; bir insan hakları savunucusu ve toplumsal eşitlik kurucusu' olarak görüyorum. Onun; namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetleri 1400 sene önceki ilkel Arapları yola getirmek için araç olarak kullandığını düşünüyorum. Kuran'da geçen, 'Sizden olmayanları öldürün!' biçimindeki ayeti de o çağla sınırlı; o günkü varolma mücadelesinin bir yansıması sayıyorum.
Bana dinsiz diyen ise; Hz. Muhammet deyip sonuna 'S.A.V.' yazarak ve onu medresede ders veren bir molla gibi hayal ederek, dinde nihai amacın da namaz kılmak, oruç tutmak olduğunu zannederek benimle tam aksine bir yolda gidiyor. Kuran'daki bütün ayetlerin de bugün bile uygulanmasını istiyor. Oralarda, kölelik ve cariyelik gibi uluslararası suç sayılan işaretler olduğunu bile bilmeden.
O kendine Müslüman diyor.
Ben kendimi hakiki Müslüman görüyorum.
Demekki iki ayrı dindarlık anlayışı var.
O zaman şu yakıcı soru ortaya çıkmıyor mu? Hangi din, hangi dindarlık?
MEZHEPÇİLİK VE AYRIŞMA
Hadi bu ülkedeki Hıristiyanları, Musevileri yok sayalım; onların bu ülkenin paryaları olduğunu kabul edelim; dinsel kurumlarını ve haklarını çiğneyip geçelim! Mezarlıklarını bile onarmalarına izin vermeyelim(!)....
Lakin İslam dinini sadece Sünnilik'ten ibaret görenler bilmelidir ki bu ülkede milyonlarca Alevi de yaşıyor.
Ne yazık ki iktidarımız dinden, sadece İslamiyetin Sünni mezhebini anlıyor. İktidarın dini teslim ettiği Diyanet İşleri Başkanlığı; İslam dinini Sünni mezhebe göre yorumluyor, uyguluyor. Örneğin İslam'ın Alevi kolu Diyanet tarafından yok sayılıyor. Alevi Müslümanların çocukları da 'Dindar nesil' projesiyle Sünnileştirilmeye alınıyor. Böylece dindar nesil yetiştirme adı altında Sünni asimilasyon yürütülüyor. Söylece dindar insan değil tek tip insan hedefleniyor.
YA NORMAL LİSELİLER
Soruyorum: Bu yeni girişimle Mussolini'nin İtalya'da kurduğu kara gömlekli gençlik örgütünün bir benzeri Türkiye'de mi yaratılacak?
Hangi demokratik ülkede; diğer dinler yok sayılarak sadece bir dine göre, hem de o dinin tek mezbine göre eğitim yapılmaktadır?
Görüyoruz ki İktidar partisi; bütün gücüyle İmam Hatip Okulları'na gidenlerin hukukunu savunup dindar olarak orada okuyanları ve oradan mezun olanları işaret ederken, milyonlarca normal liseliyi adam yerine bile koymamaktadır.
İyi de şimdiye kadarki gençlik ne idi? Bugüne kadar bu milletin ve İslam dininin savunuculuğunu yapan kuşaklar dindar değil miydi?
Neresinden bakarsanız bakın; hükumetin 'dindar gençlik' projesi, iktidarın istediği biçimde oy kullanacak gençlik projesidir.
Hemen belirtelim ki; bugün dünyada başa güreşen ülkeler; gençlerini kiliselere, sinagoglara, camilere itekleyen ülkeler değil; akılcı eğitimin verildiği okullara yönlendiren ülkelerdir.
Dindar gençlik diyerek 'Partili gençlik' imal etme projesi bu ülkenin geleceğine vurulmuş bir darbe olacaktır.
Rıza Zelyut