Subscribe Us

header ads

26 | Köküne Yabancı Bir İnanç

Köküne yabancı bir inanç üretilecek
AB’nin içerdeki kimi müttefiklerince, Aleviliğin etnik azınlık çerçevesinde, ulus devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve Atatürk’le kavga temelinde yeniden kurgulaması sürecini yaşıyoruz
Türk halkının dörtte üçünün köylerde yaşadığı, kitle iletişiminin gelişmediği, sözlü kültürün belirleyici olduğu dönemin Aleviliği ile günümüzün metropol Aleviliği üzerine karşılaştırmalı sosyolojik çalışmaların, bilimsel incelemelerin zamanıdır artık.
Kendi hiyerarşisi oluştu
Kırsal kesimde tüketime yönelik tarımsal ağırlıklı kapalı ekonomik yapıda durağanlık esastır. Toplumsal değişim yavaş seyreder. Değer yargıları, inanç dünyası, kültürel algı kuşaklar arasında yarılmalara neden olmadan sürdürülür.
Alevi inancı ve Alevi kültürüyle yetişmiş insanlarımız da Anadolu’da bu sosyolojik tanıma uygun bir süreci yaşadılar.
Bin yılı aşkın bir zaman diliminde birbirinden ayrışması olanaksız inanç ve kültür sarmalına dönüşmüş, Horasan’dan Anadolu’ya uzanan  Türkmen Aleviliği kendi hiyerarşini de oluşturdu.
Alevi inanç ve kültürünün manevi otoriteleri de bin yılı aşkın bir sürecin damıtılmış saygınlığıyla inanç önderliklerini sürdüre geldiler.
Anadolu Aleviliğinin anlatılan inanç kültür sentezinin yaşatılarak geçmişten geleceğe taşınması büyük ölçüde geleneksel hiyerarşinin    devamına bağlıdır.
Metropol aleviliği
İçe dönük tarımsal yapının çözülmesi, sanayileşmeyle koşut olarak kırsaldan kentlere göçün yoğunlaşmasıyla ortaya çıkan metropol Aleviliği günümüzün gerçeğidir.
Dedelik-babalık geleneği, ocaklı olma, ocaktan gelme, manevi silsile,  Kent Aleviliğinde kırsaldaki gibi mi sürecektir? Yoksa yeniden mi tanımlanacaktır?
Bir başka söylemle Anadolu Alevliğinin bin yılda oluşturulan değerler dizgesi, metropol Aleviliğinin sosyolojik sürecinde ciddi değişimlere mi uğrayacaktır?
Kent Aleviliğinin örgütlenişi, kimlik söylemiyle ortaya çıkışı ve yeniden oluşum sürecinin öncüleri kimlerdir? Dernek, vakıf, federasyon ve konfederasyon önderleri arasında Anadolu Aleviliğinin geleneksel hiyerarşinin mensuplarının oranı nedir?
Kent Aleviliğinin geleneksel manevi kaynaklardan gelmeyen önderleri ile manevi kişilikler arasındaki ilişkiler ve hiyerarşik konum nasıl olacaktır?
Politikleşme süreci
Anadolu Aleviliğinin coğrafi dağılımındaki nüfus oranları ile metropol Aleviliği önderliği örtüşmekte midir? Yoksa metropol Aleviliği örgütlenişinde bir ters orantı mı söz konusudur?
Alevi tabanda sahip olmadığı sayısal oran ve itibarı, örgütlü kent Aleviliği piramidinin tepesini hedefleyerek sağlamak isteyen örtülü bir patronaj girişimi söz konusu mudur?
Farklı bölgelerden metropollere göçmüş olan Aleviler arasındaki en geniş payda nasıl oluşturulabilir?
Selçuklu’dan Osmanlıya, Osmanlıdan Cumhuriyete Anadolu Aleviliğinin tarihsel karakterli hiyerarşisi ile günümüz metropol örgütlenmesi örtüşmekte midir?
Metropol örgütlenmesiyle paralellik arz eden politikleşme sürecinin olası sonuçları neler olabilir?
Örgütlenme önderlerinin politik kimlikleri, politik tercihleri metropol Aleviliği üzerinde ne ölçüde etkili olacaktır? Anadolu’nun geleneksel Aleviliğini temsil eden manevi merkezlerin ve inanç önderlerinin etki ve saygınlığı Metropol Aleviliği üzerinde ne ölçüde sürdürülebilir?
Metropol Aleviliğinde günümüzün örgütlenme modeli mi, yoksa gelenek mi daha etkili olacaktır?
Yeni yarılmalar olabilir
Metropol Aleviliğinin sosyolojik dengelerini bulması, oluşumunun tamamlanması sonuçlanmadan bu sorulara sağlıklı cevap verilemez.
Bu süreçte Aleviliğin çoğunluğunu oluşturan, geleneksel kültür ve inanç kodlarını sürdürenlerin ortak paydalarının çıkış noktası olarak alınmaması durumunda yeni yarılmalar gündeme gelecektir.
Aleviliğin uzun, acılı, sancılı tarihsel yolculuğunda yaşananların, deneyimlerin, damıtılmış inanç kültür sarmalının oluşturduğu hiyerarşinin ve dengelerin sarsılması, örselenmesi, tartışma söylemiyle değersizleştirilmesi yeni acılara, yeni ayrışmalara yol açacaktır.
Azınlık yapma çabası
Hacı Bektaş’ın manevi merkez, Hacı Bektaş-ı Velinin manevi önderliği Anadolu Aleviliğinin tartışılmazıdır.
Metropol Aleviliğini politik tercihlerin ve örtülü etnisitenin kaldıracı yapmaya çalışanların inisiyatif kazanması durumunda uzun ince yolda yaşanacak yeni acılar kaçınılmazlaşacaktır.
AB İlerleme raporlarında Aleviliğin inanç-kültür ekseninden çıkarılıp, etnik azınlık temelinde yeniden tanımlamasının arka planı üzerinde düşünülmelidir.
AB’nin içerdeki kimi müttefiklerince, Aleviliğin etnik azınlık çerçevesinde, ulus devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve Atatürk’le kavga temelinde yeniden kurgulaması sürecini yaşıyoruz.
Aleviliği tarihin imbiğinden süzülmüş çileli, onurlu uzun ince yolundan çıkarmaya niyetli bu  “yol düşkünlerinin” çabaları da sonuçsuz kalacak elbette!
Fabrikasyon Alevilik
Metropol Aleviliği için söylediklerimiz dışarısı için de geçerlidir. Tarihten, gelenekten, coğrafyadan, inanç köklerinden koparılarak Avrupa laboratuarlarında üretilecek, kendi çıkarlarına göre programlanacak, bizim olmayan, fabrikasyon bir Alevilik Türkiye’nin önüne konulmak istenmektedir.
Türk ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Atatürk’e yabancılaşmış, genetiği ile oynanmış, bizim olmayan bir Alevilik imali için AB laboratuarlarında epeydir yoğun bir çalışmanın varlığı saklanamaz hale gelmiştir.
Yunus’tan Pir Sultan’a, Fuzuli’den Şah Hatayi’ye, Veysel’den Mahzuni’ye el veren, dil veren, gönül verenlerin manevi mirasçılarına epey iş düşüyor anlaşılan.
Elden ele, dilden dile, gönülden gönüle taşınan manevi mirasın metropollerde kurda kuşa yem edilmemesi için sorumluluk düşüyor hepimize…

Yorum Gönder

0 Yorumlar